Ne zaman bu kadar büyüdüm bilmiyorum; ama kendimi üniversiteden mezun olmuş, iş hayatına atılmış, profesyonel olmayı öğrenmek için yırtınırken buldum. İş hayatına dair öğrendiklerimi de buradan paylaşmaya karar verdim. Herkese merhaba : )

7 Mart 2010 Pazar

Çok çalışmayı öğrenmek

Herkesten daha iyi düşünmen imkansız ama herkesten daha fazla çalışabilirsin.

Bununla aynı doğrultuda bir başka cümle daha çıktı okuduğum kitapta karşıma: “En yeteneklileri sen olmayabilirsin belki ama en isteklileri sensin ve bu da en yukarıya çıkman için yeterli olacaktır.”

Hamiş: Bir işte iyi olmak isteniyorsa, mesai saatleri kavramını unutmak gerekiyor(muş).

25 Şubat 2010 Perşembe

Beklemeyi öğrenmek

Ders 2: Bir olay olduğunda sevinmek veya sinirlenmekten daha öncelikli olarak yapman gereken şeyler vardır.

Kriz anlarında soğuk kanlı olmanın bir avantaj olduğunu ve bunun için de duygusal tepkileri erteleme yeteneği gerektiğini ilkokuldan beri biliyordum; ama bunu bana öğreten ve öğütleyen kişiler bu yeteneğe sahip olmadığı için gerçek hayatta karşılığı olmayan bir teori olduğunu sanıyordum. Öyle değilmiş meğerse, gerçekten profesyonel olabilmek için bu duygu patlamalarını doğru zamanlara öteleyebilmek gerekiyormuş.

Bundan yaklaşık bir ay kadar önce rakiplerimizi eleyip bir işi almayı başardığımızda hepimiz çok sevinmiş, günlerce kutlama yapmıştık. Hocamız ise bu sevincimize katılmamış, bunu da "mesele işi almak değil başarmak. Ben üç ay sonra bu işin sonuçlarını aldığımda sevineceğim ve sizi tebrik edeceğim." demişti.

Takdirini esirgeyen bir insan olmadığını, hatta rakibi sayılabilecek kişilerin başarılarını ilk kutlayanlardan olduğunu bildiğim için bunun altında başka bir mana arayacak değildim. Yine de dürüst olmak gerekirse bunu "gevşemeyelim" diye uyguladığı bir taktik sanmıştım.

Aradan bir süreç geçti, o bize kestiği karikatürlerle tavrını anlatmak için elinden geleni yaptı (ekip adına konuşmaktansa kendi adıma konuşmam daha yerinde olur sanırım burada) ben de anlamamak için elimden geleni yapmışım. Bugün ne demek istediğini gerçekten anladım, üniversite sınavını kazanınca "Oleeey şahane bir avukat / öğretmen / mühendis oldum" diye sevinmek gibi bir durum bu. Halbuki önce o okulu güzelce bitirmek lazım, sonra iş bulmak lazım, sonra çaylaklık dönemini atlatmak lazım, ancak başkası tarafından "iyi" olarak adlandırılınca o sevinci yaşamak lazım.

Sadece kutlamayı değil, siniri de doğru zamana ertelemek gerekiyor. Bir hata olduğunda hatanın sorumlusuna patlamadan önce yapılması gereken acil bir şey var: O hatayı düzeltmek veya düzeltilemeyecek bir hata ise de zararı karşılamak.

Hamiş: Profesyonellik duygusuzluk demek değilmiş, sadece o duyguları doğru zamanlara erteleyebilmekmiş. Duygu sellerine kendini kaptırıp, yapılması gerekenleri atlamamakmış.

22 Şubat 2010 Pazartesi

MS (Mezuniyetten Sonra)

Fakülteden mezun oldum. Artık öğrenci değilim.

Gelgelelim belki de asıl "öğrencilik" şimdi başlıyor; çünkü iş hayatını, profesyonel olmayı, nerede nasıl davranmanın uygun olacağını öğreniyor olacağım.

Öğrencilik hayatım boyunca değişik sektörlerde pek çok işte çalıştım. Yani hayatında iş ortamı görmemiş, hiç patronu olmamış, hiç iş sorumluluğu almamış biri değilim. Buna rağmen her geçen gün iş disiplini kazanmak ve profesyonel davranabilmek için daha çok fırın ekmek yemem gerektiği ile yüzleşiyorum.

KURAL 1: Yanında her zaman kağıt ve kalem bulunsun. Not al! Her an her yerde!

Bu temel kuralı yerine getiriyorum; ama aynı anda hem reklamcılığı, hem iş hayatını öğrenmeye çalışırken aldığım notları sağda solda sürünmeye bırakmak olacak iş değil. Bu blog da reklamcılık ve iş hayatına dair ne öğrendiysem düzenli bir şekilde kayıt altında tutabilmem ve yürüdüğüm yolları işaretleyebilmem için doğdu...